26 Şubat 2009 Perşembe

Tim Walker ile rüyalar alemi


Bir fotoğrafla başladım. Sonra birer birer ilerledim.
Ve kendimi kaybettim. Renkli ve fantastik moda çekimleri Tim Walker'a ait. Kendisi Vogue için
yaptığı çalışmalarla tanınıyor.
Görkemli malikaneler, yem yeşil kırlar, tavşanlar, renkli balonlar, ağaç dallarından sarkan elbiseler... Sürrealizm etkisi Walker'ın bütün çekimlerinde var. İşte bu yüzden fotoğraflara bakmak, rüya aleminde dolaşmak gibi.



Dahası içi buraya please... Ve burası!

Buzdolabımdaki 'sevdiklerim' köşesi

Güzel anlarımın çoğu bu resimde.... Sadece benim değil, sevdiceğinkiler de.
Sevdiklerimiz gözümüzün önünde, buzdolabının üstünde... Ama ailemiz genişliyor, anılarımız çoğalıyor. Dolayısıyla fotoğraflar her yeri kaplıyor.

Ailemize 1,5 yılda 3 bıcırık katıldı. Hızlarına yetişmek imkansız. Bir bakmışız büyümüşler.
'Sıra size geldi' diyenlere gülüp geçiyor, 'eeee bebek yok mu' diye soranlara burun kıvırıyordum.

Benim yeğenlerim var bir süre daha onlarla yetinebilirim. Hem zaten neden anne-baba olmak isteriz??
Bu soruya yanıt bulamadan telefonum çaldı. Heyecanlı bir ses, 'anne oluyorum mu?' dedi, 'hamileyim mi' dedi. Hatırlamıyorum. Çünkü ben de çok heyecanlanmıştım:)
Şöyle bir silkindim. Öyle alalade biri değil, en yakın arkadaşım, uzakta da olsa yeri doldurulamaz tek sırdaşım, anne olacakmış.
Sarsıldım. Ve tabiki çok mutlu oldum.
Çocukluğunu bildiğiniz birinin çocuğunu görecek olmak, sanki biraz tuhaf!
Demek ki, gerçekten sıra bize gelmiş, ben yeni uyandım. Buzdolabındaki bebiş resimleri çoğalıyor. Sevecek öyle çok çocuk ama o kadar az zaman var kii!


23 Şubat 2009 Pazartesi

Oscar şaşırtmadı desem, saşırır mısınz?

Bu kez kafamı duvarlara vurmadım. Liste okunurken sinirlerim gerilmedi, saçlarım dikelmedi.

Herşey beklendiği gibi sonuçlandı. Hatta törenden günler önce internete sızdığı söylenen 'kazananlar listesi'nin gerçeğe yakın sonuçlar içerdiğini gördük.

İlk defa hiçbir fikrim olmadan seyrettiğim bir film Oscar aldı. 'Slumdog Millionaire'i evde kendi keşfimizmiş gibi seyretmiştik. Benjamin Button'ın karşısında görmezden gelinir diye düşümüştüm.

Ama olması gereken oldu ve heykelcik(ler) 'fakir ama gururlu' gence gitti.

Kate Winslet de The Reader da çok başarılıydı. Tüm bu süreçte, hep göz önündeydi. Oscar'a giden yolda verdiği demeçler, pozlar, duruşu ve beyaz perdede devleşerek yeniden doğuşu gönlümdeki yerini biraz değiştirdi. Apaçık hırslıydı.



Bu yıl ki törenlerde beni en çok heyecanlandıran- burada da belirttiğim gibi- 'En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu' Oscar'ının hangi isme verileceği konusuydu.

Gönlümden geçen oldu. Batman'in gelmiş geçmiş en başarılı Joker'i Heath Ledger ölümünden sonra ödülün sahibi oldu.


Ve tabiki Penelope Cruz da benim favorimdi. Bu yazıda da belirttiğim gibi Cruz, 'Vicky Cristina Barcelona'da iyi iş çıkardı. Filmle birlikte gözümdeki yeri tamamen değişti.


Kendi adıma mutlu sonla biten bu heyecanlı maratonun galipleri, izlenmeyi hak ediyorlar açıkçası.

22 Şubat 2009 Pazar

Doo. Ri Fall 2009

Kristal taşlarla bezenmiş süslü çoraplar, görür görmez aklımı başımdan aldı. Kadınsı, şık ve parlak kıyafetler...
Fotoğrafları seçerken gerçekten zorlandım. New York Moda Haftası'nda sergilenen en dikkate değer koleksiyonlardan biri bence... Benim nacizane fikrim! Tamamı burada.





....Ve KaR!


'Kaaaar, kaaaar' diye inlediğimi bilenler, bu fotoğrafı benim çektiğimi fark edip, mutlu sona ulaştığımı anlarlar.
İstanbul'a kar yağması olasılığının gerçek olmasını beklemekten sıkılmıştım.
Sevgili sevdicek de bahsi geçen yazılarımı okuyup, 'hadi gidelim' dedi.

-Nereye?
-Kar olan bir yerlere... (Gerçek olamayacak kadar güzel bir teklifti, ama oldu)

Akşam sadiviçlerimizi hazırlarken bile, sabah 06.00'da uyanabilecğimizden emin değildim. Hamlamışız... Ama kalktık. Mucizeviydi. Kaptık kumanyamızı, termosun içine de doldurduk şarabımızı düştük yollara..


İşte uçsuuuuz bucaksııız beyaz... Göz gözü görmüyor. Dağ başı sanmayın. Burası İstanbul'a sadece 4 saat uzaklıktaki Abant.
Sis çöktüğü için gölün nerede başlayıp, nerede bittiği anlaşılmıyor.


Bir süre böyle dolaştık.
Sonra sis kalktı. Ve manzara açıldı.
Gölün etrafında yaklaşık 3,5 km yürüdük.
Yürüyüşün ardından da şömine başında dinlendik.

Bolu'ya turla -Folklorik- gittik. Bizi Abant'tan sonra Gölcük'e götürdüler. Ama önce nehir kenarında mangalda pişen sucuk ekmeklerimizi yedik.


Gölcük'te dolaşırken de şarabımız yudumladık. Köylü pazarından alışveriş yaptık. İsli peynir dedikleri birşey var. Adı aslında Füme Çerkez Peyniri... Çok lezzetli tavsiye ederim.




Neyse işte çocuklar gibi şendik.
Günün sonunda daha fazla seyahat kararı aldık. Bakalım artık, hayırlısı... Belki de üniversitede dağ tepe dolaşıp fotoğraf çektiğimiz o günlere döneriz.

18 Şubat 2009 Çarşamba

Sienna Miller

O bir stil ikonu... Öyle diyorlar. Onun giyim tarzı için ne denilebilir onu bilmiyorum açıkçası. Her zaman rahat görünüyor. Sanki şans eseri bir şıklık, rastlantı eseri bir uyum var üzerinde... İşte ben de özellikle böyle olmasını beğeniyorum.
Hani ne giyse yakışan cinsinden. Aslında kimse öyle değildir. Herşey herkese yakışmaz. Sienna Miller'ın, belli etmese de, aslında çok özenli ve seçici bir giyim tarzı olduğunu düşünüyorum.
Takdir edilesi kişi... Mümkünse deli deli dolaşsın hergün sokaklarda, görelim ne giymiş, ne etmiş..




-Mini Eye Pallet, £4.25, Color Institute at Beauty Counter Direct
-Siyah ceket, £19.50, Debenhams
-Elbise, £207, Paul & Joe Sister at My-Wardrobe
-Bilezik, £7, Dorothy Perkins
-Yüzük, £12, Miss Selfridge
-Ayakkabı, £35, Miss Selfridge

16 Şubat 2009 Pazartesi

Haftaya bitik bir giriş...

Foto: Flickr

Ne romantizm kaldı ne bişey..

Zaten umutsuz vakaydım. Cuma gününü oburluğum yüzünden yatakta,
Cumartesiyi ise iş başında geçirdim!

İki gün önceki hayaller buhar oldu. Böylece hafızamın 'gerçekleşmeyen planlar' köşesine yeni veriler eklendi.
Sevgi kelebeği iki gün içinde aksıran tıksıran bir sümüklü böceğe dönüştü. Kustuğum kısmı atlıyorum. Bu da değerli okuyucuya kıyağımdır.

Özel günlerle ilgili bir lanetim olduğunu düşünmeye başlamadan konuyu kapatıyorum.
İnanıyorum ki gelecek, benim için de, güzel 14 Şubatlar gösterecek. Yarınlar benim!


11 Şubat 2009 Çarşamba

Kalpten gelen hediyeler!

'Hediye alınmalı mı?' sorunsalını geçtikten sonra, bu ikileme hiç düşmemiş gibi özel bir arayışa girdim.
Sevgililer günü için neler yapılabilir? Küçük şeylerle mutlu olunabileceği gerçeğinden yola çıkarsak, öyle çok büyük organizasyonlara ihtiyacımız olmadığını anlarız.
Veeee gerçek şu ki, kalpten gelen el yapımı, emek harcanmış şeyler, en güzel hediyeler oluyor.
Mesala, sevgilinizin isminin baş harflerinin işlenmiş olduğu bir mendil. Kimileri için mendil demode bir meta olabilir ama bence çok romantik.

Böyle bir çalışma için en iyi kaynak marthastewart ...

Ya da aşkınızı anlatan el yapımı sevimli kartlar. Burada aşağıdaki gibi bir kartın adım adım hazırlanışı anlatılıyor.


Amaç günü özel kılmak. Maddi değeri yüksek hiç bir hediyenin bu sıcaklığı yansıtabileceğini düşünmüyorum. Şekerleme dolu kutular, çikolatalar, kalpli kurabiyeler... Valla bu fotoğraflara bakmak bile mutlu ediyor beni:)


14 Şubat Sevgililer Günü


Bu hadiseye yıllar yılı kendimi kaptırmamaya çalıştım. Başarılı oldum da, benim için öyle çok anlam yüklü bir gün değildir. Mesala bir yılbaşı günü gibi hiç değildir.

Ama 14 şubat yaklaşırken etrafta kırmızı kırmızı kalpler, sevimli ayıcıklar, vitrinlerde insanı baştan çıkaracak envai çeşit hediyelik eşya görmek hoşuma gider.

- 'aaaa 14 şubat mı? Tamamen insanları para harcatmaya yönelten uyduruk bir gün işte' dediğim için o an pişmanlık duyabilirim.

Çünkü, 14 Şubat, erkek kısmısına romantik birşeyler yapma zorunluluğu getirmektedir. Bu bir vesiledir ve güzeldir. Hatta daha sık yapılmalıdır. Kadın kısmısı da sonuna kadar değerlendirmelidir.

Biz her sevgililer gününde hep aynı klişeyi yaşarız.

- Aşkım sevgililer gününde hediye filan almayalım. Saçma yani. Hediye her zaman alınabilir. Böyle günlere ihtiyaç yok. (peeeh peeh)

- aaaaa evet yaa saçmalama, alma sakın. (Buna da peeeh)

Sonra bu konuşmayı yapan çitften biri, sevdiceğine kıyamaz ve bir son dakika hediyesi kapar.

İtiraf ediyorum O kişi hiç ben olmuyorum. Fırsatçı ben 'nasıl olsa bir hafta sonra doğum günü var' diyerek her yıl bugünü atlıyorum.
Bu yıl da aynı konuşmayı yaptık. Bakalım ne olacak?

8 Şubat 2009 Pazar

Marc Jacobs


Kendisine hayranlığım ismiyle yaratılan parfüm olan Blush'tan gelse de, -ki muhteşem kokan bir parfüm, sevdicek sağolsun- yegane sebep bu değildir. Louis Vuitton için yaptıklarına tanık oluyoruz. Özellikle Madonna'lı kampanya ile çarptı beni! Fareli şirin babet ve çantalar onu sevmemin diğer sebeplerinden biri.
İşte size bir demet özel Marc Jacobs salatası....











7 Şubat 2009 Cumartesi

5 kere 5!


Uykumu almanın verdiği mutluluk, bir yandan da miskinlikle kalktım yatağımdan...
Şöyle bir gerindim... Oooooh tatil.
Kuruldum kanepeye, açtım televizyonu. NTV'de canlı yayınlanan '5 kere 5' adlı programa rastladım.

Seviyorum NTV'deki programları. Yeni şeyler deniyorlar ve başarılı da oluyorlar.
Bu kez kendi alanlarında uzman 5 kişi toplamışlar.
Bir diyetisyen, moda yazarı, dans hocası, erkek stilinde uzman bir gazeteci ve dekorasyona meraklı bir dergici.
Hepsi zaman zaman ayrı telden çalsa da, güzel paslaşarak, toparlıyorlar programı. Tabii konular yine de ortak noktalarda birleşiyor. Sağlık, güzellik, moda...
Sokak modasını aktarmak için çok da hoş bişey yapmışlar . Yolda sıradan insanların peşine düşerek, kalabalığın arasından sivrilen bir kişiyi yakalayıp onun stilini konuşuyorlar.
Eğlenceli bence.

Programı izleyin, şiddetle tavsiye ederim yaniii....

5 Şubat 2009 Perşembe

Hot Sox - Feet Warmers

Bu pofidikleri tesadüfen buldum. Daha önce benzerlerini çok görmüştüm ama bunlar biraz farklı... Bunlar mikrodalga fırında ısıtmak için tasarlanmış.
Atıyorsun fırına, sıcacık çıkıyorlar. Hemen ayağa geçiriliyor, eklem ağrılarını hafifletmek ve kan dolaşımınızı hızlandırmak gibi faydaları varmışşş..
Bir de mis gibi koku yayıyormuş.
Ayakları rahatlatan küçük bir terapi sağlıyormuş. Fikir hoşuma gitti. Şirinler de... Ama İstanbul o kadar soğuk değil! Bunlarla evde 5 dakikadan fazla duramam sanırım:( Yine de güzel bir hediye olabileceğini düşünüyorum. Ben sahibini buldum bile..
Beğenenler için çoraplar, innobees.com'da satışta...