31 Ekim 2009 Cumartesi

Dev akvaryumda balıklara yem olmak,
olası mı???

Bugünlerde hayallerimi ne süslüyor dersiniz?
Çok basit birşey aslında...
İstanbul Bayrampaşa'da açılan dev akvaryum.
Dediğim gibi ulaşılması zor bişey değil, ama ben orgenize olması zor bir insanım.
Başkalarıyla plan yaparsam daha çabuk harekete geçerim diye düşündüm.
Kocaya söyledim; 'aman burası Türkiye, şimdi patlar matlar, köpekbalıklarına yem oluruz' dedi.
'Çok ayıp, dedim', hemen bir arkadaşıma msn'den mekanın linkini attım.
Etkilenir diye düşünmüştüm ama o da beklemediğim bir tepki verdi.
Balıkların camekanlar ardına kapatılması hoşuna gitmiyormuş... Eee onca balık besleyen adam ne yapsın? Neyse haklı olabilir tabii.
Ama bu iki görüş de beni vazgeçiremeyecek. Çünkü sualtına hayranım. Malesef deneme dalışlarından öteye gitmeye bir scuba deneyimim var:) Kısmetse bu yaza meseleyi halledicem ama!
Ayrıca böyle mekanlar bana romantik geliyor. Büyülü ve romantik.
Mekanda köpekbalıklarıyla (!)dalış ve nikah gibi çeşitli organizasyonlar da yapılıyor.
Buradadan inceleyebilirsiniz.

28 Ekim 2009 Çarşamba

Power aranıyor!


Bir açma kapama düğmem olsa....

Şöyle vücudumun herhangi bir yerinde bir power düğmesi olmalı aslında.

Basıp da kendime gelebileceğim...
O düğme varsa, 'kesin midemdedir' dedim, bir kaç gün mideme yatırım yaptım.
Power düğmesi olmayı bırakın, geri al tuşuna basmışcasına kilo almaya başladım.
Demek, power için başka yerlere bakmak gerek.
Kalbim ya da beynim olabilir mi acaba tüm devreleri çalıştıracak güç kaynağı??
Ama ben yine de kolaya kaçıp, kulaklarıma şans verdim.
Sabah akşam müzik. Malum ruhun gıdası.. Hem kalbe, hem beyne yakın.
Ama ne fayda, sanki tüm şarkılar depresyonu çağırıyor.
Ya da benim prizi çekmişler haberim yok.
Acaba R'den yardım mı istesem?
Alışverişe mi çıksak beraber...
Gelir mi ki acaba?
Hem alışveriş merkezinde mızıldanıp, beni kendime getirebilir.
Sinirlenmek vücudumda şok dalgası yaratabilir.

NOT: Depresif benzetleler için üzgünüm. İdare edin

27 Ekim 2009 Salı

Ivanka Trump'ın gelinliği


Amerikalı emlak zengini Ivanka Trump, kendisi gibi emlak zengini bir aileden gelen Jared Kushner ile evlendi.Tam 'her davul dengi dengine çalar' durumu olmuş.Trump'ın parası pulu, kocası filan değil de gelinliği asabımı bozdu. Yani ben o kadar güzel bir gelinliği yarım kolla tülle katletmezdim. Ya tamamen uzun yapsalardı, ya da omuzlardan kesselerdi.Ne o öyle, beğenmedim işte!




21 Ekim 2009 Çarşamba

Ceren'in İrem'in halası, Aliş'in yengesi, şimdi de Defne'nin teyzesi...


Şu sıralar bütün kimliklerimi yani sıfatlarımı gözden geçiriyorum.
Liste uzadıkça uzuyor..

Annesinin ve anneannesinin bir tanesi
R'nın sevgili karısı
Bir medya çalışanı
abilerinin küçük kız kardeşi...
İki güzelin halası
Kayınvalidesinin büyümeyen gelini....
Aliş'in yengesi..

Liste uzuyor dedim ya, haftasonu elti, bugün de teyze oldum.
Aslında bu sıfatların yarısına yakınını layıkıyla kullanamıyorum. Ne birinin gelini olmayı, ne de eltisi olmayı becerebiliyorum. Yani çok yeni ve acemiyim efendim hepsinde.
Hala olmaya alışırken kendimi teyze olarak buldum.
Defnecik dünyaya geldi.
Annesiyle kan bağıyla değil ama gönül bağıyla bağlıyız birbirimize..
Kız kardeşim olmadığına göre de, Defne benim teyze olmak için tek şansım.

Bakalım gerçek bir teyze olabilecek miyim??

20 Ekim 2009 Salı

Gözaltı kapatıcısı tutkum...

Hasta ve yorgun görünmek için hiç çaba harcamamak gerçekten keyifli bir şey..

Gözaltı kapatıcımı sürmeyi unutmam yeterli.
Tabii bu benim için saçma bir teselli noktası da olabilir.
Ama şaka bir yana makyaj malzemeleri içinde benim için hayati öneme sahip tek şey göz altı kapatıcım. Bir de siyah göz kalemim var ama o ikinci sırada geliyor.

Artık vitaminsizlikten mi, kansıızlıktan ya da demir eksikliğinden midir bilmiyorum, gözlerimin altında morluklar vardır benim.

Kapatıcı önemlidir yani. Birçok kadın için öyle olduğunu düşünüyorum.


Ben Clinique All About Eyes'ı kullanıyorum. Gerçekten başarılı bir ürün. Bir keresinde gittiğim hiçbir kozmetik mağazasında bulamamıştım bu kapatıcıyı. Strawberry'den siparişim gelene kadar tüpü kazımıştım resmen.



Pudra.com'a göre bu ürün üçüncü sırada yer alıyor. Benim sıralamamda birinci olduğunu yineleyip, sitede tavsiye edilen diğer kapatıcıları belirteyim;




YSL Touche EclatSon yıllarda en çok satan ürünlerden biri. Sadece bir kapatıcı değil, aynı zamanda aydınlatıcı da. Ciltteki leke ve renk bozukluklarını düzeltirken, yüze harika bir aydınlık veriyor. Soluk ve yorgun cildi anında canlandırıyor.










MAC Select Cover Up Tüp şeklinde likit kapatıcı. Yüzdeki koyu bölgeleri aydınlatırken, sivilce izlerini de yok ediyor. Cildin pürüzsüz görünmesini sağlıyor. Fondötenden önce veya sonra kullanılabiliyor.











Laura Mercier Secret Concealer Özellikle göz çevresi için biçilmiş kaftan diyebiliriz. Göz altındaki morlukları ve koyu halkaları anında kapatıyor. Göz çevresine doğal ve aydınlık bir görünüm veriyor.









Clarins Instant Light Perfecting Touch Çok özel parlak bir dokunuş sağlayan vurgulayıcı. Cildinizin donukluğunu olağanüstü azaltıyor. Cildin doğal ışıltısını besliyor ve cildi yeniden canlandırıyor. Makyajınıza kusursuz ve ışıltılı bir görünüm veriyor.

Twitter'ı keşfettim, aptal oldum!


Öyle böyle değil, şaşkınım...

Herkes birbirine ne kadar yakın, ne kadar ulaşılabilir.

Ayrıca bu kadar ulaşılabilir olmak istemelerine de şaşırıyorum.

Çok çook şaşırıyorum.

Yani ben aylarca kıvrandım şu twitter nedir, ne değildir diye..

Bi açıp bakmadım, bi kulak kabartmadım.

Kuru bir meraktı sadece.

Sonra bir gün kocayı twitter'a bişeyler yazarken gördüm.

'Yani ne alaka, facebook'tan sonra bi de bu mu çıktı???' dedim sesli, sonra

'bu napıyor benden habersiz twitter'lard ' dedim içimden!

Ertesi gün ilk işim, hatta işimin gücümün arasında, bir twitter hesabı açmak oldu.

Kocanın takipçisi oldum; her daim öyleyim zaten!

Sarmadı başta... Ama şimdi bir yürek çarpıntısı halinde! Dehşet bişeymiş yahuuu...

Neden, Cüneyt Özdemir çocuklar gibi her bokunu oraya yazar? Ahmet Hakan neden oradan ona buna laf yetiştirir? Neden, Oray Eğin akşam buluşacağı Cüneyt Özdemir'in sohbetine önce sanal alemden katılır.

Neden Sertab Erener, turneden döndüğünü bu yolla müjdeler.

Neden, Serdar Turgut, akşam ne yemek pişirdiğini (belki!) anlatır. Yani bu msn'den 'canım sıkılıyor' yazıp, bütün gün ilgi beklemenin bir adım ötesi.

Ama aklımın almadığı, biz nasıl olurda tüm bu insanların (ünlüsü-ünsüzü) muhabbetine dahil olabiliriz.

Şimdi ben biraz kaptırsam kendimi, belki, geceyi bu saydığım insanlarla iki lafın belini kırarak geçiririm. Bunun bir adım sonrası cihangir'de iki tek atmaktır heralde.

Şirkette yüzüme bakmayan, selam vermeyen kızcağıza yeni aldığı ayakkabıların korkunç olduğunu bu yolla söyleyebilirim artık. O bir yandan arkadaşlarından iltifatları kabul ededursun.

Yanlış anlamayın. Karşı değilim.

Şaşkınım.

Nası yaniiiii??


15 Ekim 2009 Perşembe

82 yaşındaki Betül Mardin'den öğütler


Ayşe Arman, -ki kendisini huşu içinde okurum.

Zaman zaman seks bağımlısı gibi görünse de, her zaman ilgi çekici konulara değinmiştir.

Dün köşesine kayınvalidesinin öğütlerini taşımış.


Başlık; Betûl Mardin’den Nalân Apa’ya 40 yaş öğütleri... (Başlıktaki bağlantıyı çözemedim ama tavsiyeler süper... Eeee Betül Mardin'in kendisi süper zaten) Buyrun okuyun efendim. Vesile olabildiysem ne mutlu.


1. Her sabah spor yapacaksın. Günaşırı filan değil evladım. Her sabah.
2. Hep çalışacaksın. Üreteceksin. Beynin meşgul olacak, hep koşturman gereken işler olacak.
3. Günceli takip edeceksin. Haber izle, dergi, kitap, gazete oku. Gündemi yakala. Her konuda kendini “update” et. Yeni çıkan kitapları da bil, yeni açılan lokantaları da, bu sene moda olan renkleri de.
4. Evlilik ise şart değil, kafanı takma. Gerekli de değil. Hatta şöyle söyleyeyim: One problem less! (Bir problem eksik!)
5. Çocuk meselesine gelince... Ha işte, burada akan sular duruyor. Yapabiliyorsan yap. Birini bu kadar çok sevmek, onun sorumluluğunu taşımak sadece onu değil, seni de mutlu eder. Doğurmayacaksan, evlat edin. O zaman da senin çocuğun değişen bir şey yok. Evlat edinmeyeceksen de, manevi çocuğun olsun, birini okut, geleceğini şekillendirmesine yardımcı ol.
6. Günde bir kere et ye. Mutlaka her öğün sebze ve meyve ye. Kusura bakma, ben tatlı severim. Tatlıdan uzak dur diyemeyeceğim!
7. Ölümden sonra yaşamak istiyorsan, günlük tut. O küçük notlar, hem kendi hayatının tanıklığı, hem de yarına kalan bir bilgi kaynağı. Mesele benim babam, hiç üşünmeden 60 sene boyunca her gün Ece Ajanda’sına o gün olanları yazmış. Hâlâ açıp okuyorum ve çok faydalanıyorum.
8. Olumlu olacaksın.
9. Bazı şeyleri kabul edeceksin: Bütün kadınların seni sevmesine imkân yok! Demek ki bazı kadınlara dikkat edeceksin.
10. Erkeklere gelince, aynı anda birkaçını sevmeyeceksin. Ama onların böyle bir yeteneği olduğunu bileceksin!!!

14 Ekim 2009 Çarşamba

Çılgın Suri!


minik topuklu ayakkabıları ve parmaklarındaki ojeleri ona çok görüyorlar. Küçücük bir çocuğun kendine şimdiden kadınsal objelerle örülü bir dünya kurması normal değilmiş..Valla ben de bayılırdım annemin topuklularını giyinmeye, rujlarını sürmeye, takıp takıştırmaya..Ama o halde dışarı çıkmama izin verilmezdi tabii.. Ben elimdeki kalemle sigara içme taklidi yapardım, o boş bir starbucks bardağı taşıyor.Cruiseların dünyayı salladığı yok. Eleştirileri ciddiye almıyorlar. Suri de çılğın ötesi bir çocuk olma yolunda ilerliyor. Fotoğraflar çok doğal ve tatlı çıkmış...






11 Ekim 2009 Pazar

Pazar kahvaltısı sarhoş eder mi?


Bugün İstanbul küçücüktü. Sadece Bebek ve devamını kapsayan
sahil güzergahından ibaret küçük bir çiftlik gibiydi.
Hiç çaba harcamadan, buluşma noktası bile bellemeden
insanların birbirini bulduğu bir yerdi. Hatta aynı yerde bulunup, daha sonra başka bir yerde karşılaşanların günüydü.

Aslında karşılaşmalar günüydü.

Yollarda sarhoş bir kalabalık vardı.
Bol iyot, oksijen ve güneşin çarptığı, aç bir kalabalık.
Uzun bir kahvaltı sofrasını, küçük bir çay bardığına bile yer kalmayacak
bir açgözlülükte donattık.
Sonra aynı işlemi midelerimize uyguladık.
Sofra boşaldı. Mideler şişti. Gerçi ben ne yediğimi bile anlamadım.
Ne arka masadaki uğultuya kulak kabarttım. Ne kimin ne giyindiğiyle ilgilendim. Ne de dedikodu yaptım.
Hatta Bebek'te tek bir ünlü bile görmedim. Çünkü ilgim mavi deniz, pamuk pamuk bulutlar, ve boğaz köprüsünün tüm heybetiyle uzandığı arka fondaydı.
Bir de masamızı şenlendiren minik bebelerde...



Günün özeti: Çok yedim. Herşeyi yedim. Bebe sevdim. Kuçu gördüm. Güzel evlere bakıp iç geçirdim. Denize bakıp oooh dedim. Günüşe bakıp gözlerimi kırpıştırdım. Köpek bokuna bastım. Kokusuyla savaştım. Nazlı kocayı azarlardım. Sonra öptüm, geçti.

Şimdi ise başım dönüyor. Gözlerim kapanıyor. Bir de hapşırıyorum. Bu güzel pazar gününe erken bir kapanış yapmak yazık olacak:)




8 Ekim 2009 Perşembe

İkizler kadını (olmak)

Toplum içinde burcumu şöyle göğüsümü gere gere söyleyemiyorum ya çok üzülüyorum. Bari buradan söyleyeyim dedim.
Bu blogun sahibesi ikizler burcudur efendim.
Çok konuşur, çok güler, renklidir(peeh), iyi dinleyicidir aynı zamanda, iki yüzlüdür (derler) inanmayın sakın. Politiktir sadece biraz.
Yer yer pek gurur duyulmayacak özellikleri de vardır. Mesala anı anına uymaz.
Ama bence kadınlarından çok erkeleridir mesele yaratan bu burcun.
Onlar varya onlaaaar, çok tehlikelilerdir. Uyarayım daaa!
Neyse can sıkıntısından uzmantv'yi karıştırıken karşıma Rezzan Kiraz çıktı.
İkizler burcunun özelliklerini anlatmış...
Kadın öyle iştahla anlatmış ki, gurur duydum burcumla:)



Feci karşıyım...

.....Karşıyım


Asmalımescit'te izdihama
kurufasülye içinde pastırmaya
mini etek giynip, çekiştirmeye
çin yemeği için sticklere mahkum olmaya (beceremiyorum)
mango'da kıyafet talanına
'ben, ben'diyen bencillere
para için kalemini satanlara
evde kalmanının hıncını evlilerden çıkaranlara
kırmızı rujunu dişine bulaştıranlara
izdiham yaratan bedavacılara
sürekli dürtülmelye
ismimim karıştırılmasına (sevdiğim biri yapıyorsa asla affedemem)
dikkat çekmek için 'asalım, keselim' diyen politikacı kısmına
garsonlarla üst perdeden konuşanlara
ikoncan olma uğruna şekilden şekile girenlere
evlilik vadiyle kandırılanlara (kanmayın artık, bayat oldu)
misafirlikte yapılan 'yemekteyiz' espirilerine (kasıyo yani)
gözünü hırs bürümüş kadın tribine (böylelerini görünce, iş hayatı kadınlara men edilmeli diye düşünüyorum)


.....Ve daha birçok şeye, birçoklarına....

Not: Millet IMF'ye ben kurufasülyede pastırmaya karşıyım. Biraz komik oldu yahu..
Ama anlaşılıyorki benim de protest bir ruhum var:)

Sevgiler....

4 Ekim 2009 Pazar

Demeden edemicem!!!


İstanbul beyefendisi, aile babası, dürüstlük timsali Adnan Bey'i de

tecavüzcü yaptılar ya helal olsun.

Aşk-ı Memnu'nun gün görmüş işadamı da bunu yaparsa, memleketin öküzü ne yapsın???

Kitabın orjinalinde böyle birşey var mı bilmiyorum (hiç sanmıyorum) ama senaristler başka bir gerelim noktası bulabilirdi. Yıllar önce Asmalı Konak da böyle bir sahne vardı. Seymen Ağa da iyi eğitimli, zamanı yaşayan biriydi ama en nihayetinde ağaydı ne yapsa yeriydi!!

Böyle şeylerin normalleştirilmesini doğru bulmuyorum.! Hayal kırıklığına uğradım.

Ölmek kolaydı ama sen vardın!


Bu cümleyi filmin afişinde birkez gördüm ve bir daha aklımdan çıkaramadım.

Güzel bir özlü söz olabilir:)

Filmin adını çıkarmakta zorlanırken, filmdeki karakterlerden birine ait olduğunu düşündüğüm bu repliği unutmadım.

'Karanlıktakiler' Çağan Irmak'ın son filmi.

Bu hafta vizyona girdi. Tek bir repliğine tav olduğum bu filme henüz gitmedim.

Nedense gidesim de yok.

Sanki insanın yüzüne soğuk soğuk birşeyler çarpan türde filmlerden.. Biraz depresif, ismi gibi karanlık.

Ama merak etmeden de duramıyorum.

Issız Adam'la yıkıp geçen yönetmenimiz ne yaptı acaba?

Seyreden var mı?


Kışlıklarla kavuşma vakti!


Bir kısır döngü içine girdiğim şu günlerde kendimi sıradan ev uğraşlarına verdim.

Evde birşeyler yapma arzusu hiç bu kadar faydalı olmamaştı.

Bu arada yazlık kıyafetlerime veda ettim. Onları seneye görüşmek üzere, güzelce katlayıp, ardiye olarak kullandığım odadaki küçük dolaba uğraladım.

Kışlık kıyafetlerimi gardırobumun başka köşesine yerleştirirken ise biraz günah çıkarır gibiydim.

Alıp da giyinmediğim onca şey varmış...

Küçük yeşil bluz için geçen kış biraz fazla kiloluydum. Güzel bir rengi var. Beğenerek de almıştım. Neyse sevdim, sevdim onu, koydum dolabın en gözde köşesine... 'Bu yıl unutulmayacaksın sevgilim. Ve bu yıl daha az yiyorum emin ol' diye teselli ettim.

Annemin ördüğü şirinlik muskası bordo cepkeni de hiç giyinmediğimi fark ettim.

Onun için ne bahanem vardı bilmiyorum. Sanırım bütün kışı aynı modda, aynı kıyafetler çevresinde dönüp dolaşarak geçirmişim.

Gardrobu düzenlemek, kıyafetleri sınıflandırmak zevkliydi.

Kıyafetlerin dili olsa büyük ihtimal bana küfür ederlerdi. Ama sıkıcı bir ev sahibininin ne zaman dikkat çekici bir bayana dönüşmek isteyeceği belli olmaz. Onun için sabırlı olmak gerek.

Sıradaki adım; artık gerçekten hiç giyinmediğim ve küçük gelen kıyafetleri ayırıp, ihtiyaç sahiplerine ulaştırmakta..