28 Şubat 2010 Pazar

Uyku ile uyanıklık arasında bir şey

Çok düşünemiyorum.
Dürüst de olamıyorum.
Bu aralar, üzgünüm.

Eğer kendime gelirsem ilk fırsatta, bazı saçmalıklardan
bahsedebilirim ya da kararsızlıklarımdan.

Ama eminim renkli dergi sayfalarına ordan da beğendiğim, sahip olmak istediğim ya da hayran kaldıklarıma dalıcam kendime geldiğimde..
Soluk almak gibi..
Bugün pazar. Pazarı pazar gibi yaşamaya gidiyorum şimdi.
Bir hürriyet, bir Habertürk yanına bal kaymak ve çay. Sonra spor... Akşam olmuştur heralde.
Byee....

21 Şubat 2010 Pazar

Asla pişman olma! Pişmaniye yesen bile...


Bugün bir saat spor yaptım.
Sonra eve gidip, 4 parça bitter çikolata ve 3 tane pişmaniyeyi mideye attım.
Akşam yemeğini saymıyorum bile...
Manyak mıyım neyim?
Umutsuz bir vaka olduğum kesin de...
'Asla pişman olma' demiştim bir zamanlar. Hala öyle düşünüyorum ama emek verip, sonra nefsine yenilmek hoş değil.
Neyse kimse benden Ebru Şallı olmamı beklemiyor değil mi?
İstesem de olamam. Önce beyin hücrelerimden bir kısımını feda etmem gerek sanırım.
Nasıl da nefret kustum kadına. Buna alınacağını sanmıyorum.
Üzgünüm Ebru, arada seni de harcadım. Ama tanışsaydık da birbirimizi sevmezdik nasıl olsa!:)
Bu arada klasık pazar akşamında işe gitmek içini geri sayıma başladım.
Yatmadan önce yeni boyattığım saçlarıma fön çekmeliyim. Sonra hemen uyumalayım.
Sabah makyaj yapmak için servisi kaçırmayı da göze alamam.
Evlendikten sonra güzel görünmek konusunda daha fazla hırs yaptığımı
fark ediyorum şimdilerde... Acaba bir depresyon belirtisi mi?

Bol sorulu postumu burada noktalıyorum.
Sevgiler,
Celementine...

p.s: mektup yazmayı sevdiğiimi hatırladım.

18 Şubat 2010 Perşembe

Sonum Markafoni'den olacak


Bu aralar kendimce sıkı yönetim ilan etmiştim.

Alışveriş merkezlerinden uzak bir yaşam nasıl olur onu deniyordum.

Aslında alışverişsiz bir yaşam diyelim.
Gelecek kaygısı olan her yetişkin gibi, dönem dönem bizim de 'artık kemer sıkmalıyız, her gördüğün şeyi al al nereye kadar...' türünde konuşmalarla kendimizi motive ettiğimiz oluyor.

Ama etkisinin pek uzun sürdüğünü söyleyemem.

Çünkü alışveriş merkezlerinden uzak dursam da sanal alemde para harcamaya devam ediyorum.
Bu da yeni keşfim. Unutmayalım ki, farkındalıkta olgunluk kazanmada büyük bir aşamadır.

Neyse,, içimdeki o kocaman alışveriş açlığını farkında olmadan markafoni'den karşılamaya başladım.

Neler aldığımı söylemeye utanıyorum.

Siparişler geldiğinde doyuma ulaşmış olacağımdan, vicdan azabımın gııırç gııırç eden sesi de susacak.

etsy gezmesinden aklımda kalanlar


Kış bitti bitecek benim aklım hala atkılarda, şapkalarda, pofidik yünlerden yapılmış bir sürü harikada kaldı.
etsy'e en son baktığımda şu aşağıda gördüğünüz şahane için harekete geçtim.
Açıkçası sipariş edip, taaaa dünyanın bir ucundan getirmeyi düşünmedim.
İnsanların emeğine sonsuz saygım var. Ama adını bile bilmediğim bir yerden $82.oo USD verip bu boyunluğu getirmek benim için biraz lüks olacaktı.

Ben de modeli kayınvalideme gösterdim. Ne yapacağını bilen hünerli eller benim için çalışmaya başladı. Bitmesine de çok az kaldı. Sabırsızlanıyorum.

Tabii bu gazla etsy'e daldıkça daldım.

Bulduğum başka şahaneleri sizlerle paylaşıyorum.

Bu boleronun sahibi Türkiye'den sanırım. Resimlerin üzerine ulaşabilmeniz için link veriyorum.