26 Temmuz 2012 Perşembe

stormtrooper bebek şekeri

Hazır doğum iznine ayrılmışken evdeki vakitlerimi değerlendirmek adına şekerleri kendim yapmaya karar verdim. Zaten şeker seçmek için dolaşacak halim de yoktu. Bu çözüm daha rahatlatıcı oldu. Kavanoz, kurdele ve şekerleri eşim eminönünden aldı. Kapakların üzerine yapıştırdığımız stickerları da kendimiz tasarladık. Stickerların bi kısmı eşimin star wars hayranlığını bir kısmı da benim baykuş sevgimi yansıtıyor.

20 Temmuz 2012 Cuma

Aydınlatma için neşeli çözümler



Bebek odası için değişik aydınlatma ürünleri bulabileceğimi düşünmemiştim. Hep benzer şeylere rastlıyordum. Biz de oğlumuzun odasına japon feneri asmaya karar vermiştik. Hem ucuz hem de şirin bir çözüm olacaktı. 
Koçtaş'ta japon feneri ararken karşımıza Philips'in 0-12 yaş arası çocuklar için ürettiği bu harika şeyler çıktı. 
Çocuk odasını daha renkli ve eğlenceli bir hale getirmek isteyenler için çeşitler bol. 
Serinin ismi Kico Fairy, bizim seçimimiz en baştaki uçaklar oldu.  





19 Temmuz 2012 Perşembe

Sevimli canavarlar


Bebek için düğme seçerken bile 'kız olsa çok şey var da...' bahanesinden bıktım. Sanki erkek bebekler şirin olmayı haketmiyor.
Kızlara pembeyi dayıyorlar,, oooh tamam.. Ama ben durur muyum. Allahtan bunları buldum.
Noni'nin blogunda görmüştüm bu şirin düğmeleri. Ama bizim buralarda bulabileceğimi düşünmemiştim. Şans eseri hiçbir şeyi beğenmeyince Galeri 77'deki tezgahtar bunları çıkardı önüme. Çok sevindim. Ancak fiyatları yün parası kadar uyarayım.

17 Temmuz 2012 Salı

Neşeli şeyler



Toprak büyüyüp kendi beğenilerini ifade etmeye başlayana kadar benim zevkimin ürünü olan bir odada yaşamak durumunda:))
Çizgi film kahramanlarıyla bezeli bir oda isteyene kadar bu durumun tadını çıkarmaya niyetliyim...

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Sona yaklaşırken...


İnsanın tüm enerjisini bir çırpıda emen güneş, hamilelik günlerimi iyiden
iyiye sıkıntıya soktu.
Hoplaya zıplaya geçen 7 aydan sonra 'çocuk da yaparım kariyer de'
zamanlarımın sonuna geldiğimi hissediyorum.
İşe geri dönüş mutlak...
Ama finale yaklaştığım şu günlerde yataktan kalkmak, sonrasında giyinmek
daha sonrasında işe ulaşmak işkence gibi...
35. haftadayız.
Kan, ter ve gözyaşı...
İşyerinde minik vantilatörüm eksik olmasın, klimanın yetmediği yerde full
time iş başında ancak ev için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
İnsan delicesine karşı çıktığı şeylerin kölesi haline gelebiliyor.
Eve klima taktırmak ve çamaşır kurutma makinesi almak gibi..
Beyaz eşya dükkanları arasında dört döndükten sonra hayatımı
kolaylaştırmasını umduğum bu ikiliye sahibim artık.
32-37 KUTSAL SAYILAR

Doğumdan sonra bebeğimle daha fazla vakit geçirmek için işe devam etme
kararı almıştım.
32'in haftada devlet hastanesinden aldığım raporu işyerime ulaştırdım.
37'inci hafta için de 'İşgörmezlik' raporunu beraberinde veriyorlar.
Bu iki rapor izinlerinizin yanmaması için çok önemli.
Psikolojik midir nedir bilemiyorum ama raporu aldıktan sonra hergün
'acaba artık işe gitmesem mi' diye uyandım.
Dişimi ancak iki hafta kadar sıkabildim. Aynı enerjiyle uyanmadığımı fark
ettiğim birgün kararımı verdi. Pazartesi izne ayırılyorum.
Yani planlanandan iki hafta erken.
Evde kalmak, çalışmaya alışan bünyeler için saç baş yolduran durumlar
ortaya çıkabilir.
Bebek için sabırsızlanmak, sürekli kendini dinlemek de cabası... 
Kendimi oyalama planlarım var. Mesala bebek şekerini kendim hazırlamaya
karar verdim.
HASTANELER VE HAMİLELER

Bu arada sıkıcı rapor işlerini hallederken hamileyken ilk defa devlet
hastanesi karmaşasına maruz kaldım.
İşlemler çok uzun sürmedi.
Ancak kalabalık, hastane binasının koşulları ve doktorların tavırları
insanı bezdirmeye yetiyor.
Genç doktorun senli benli konuşmasını bir yana bıraktım, bütün jeli iç
çamaşırım ve elbiseme boca etmesi de ne anlama geliyordu? Oraya giden tüm
hamileler özenli davranılmayı hakediyor.
Ayrıca önce raporu hazırlayıp sonra ultrason muayenesi yapmak da neyin
nesi?
Sağlık sistemimizdeki gariplikler sanırım başka bir yazının konusu.
Sevgiler...

1 Temmuz 2012 Pazar

Beklerken...


Kimliklerime kimlik ekliyorum...
Annesinin biricik kızı,, anneannesinin kraliçesi -dikkatinizi çekerim prensesi değil, kraliçesi... bir ağırlığı var-
İki koca adamın küçük kız kardeşi,, kocasının sümüklüsü, koleksiyoner, blogger, sırdaş, gazeteci.... vs.
Liste uzar gider, boğazımı düğümleyen noktaya gelir: TOPRAK'IN ANNESİ...
'İnsan neden anne baba olmak ister?' diye sormuşum şurada.
Aradan neredeyse iki buçuk yıl geçmiş, cevabı çat  diye yapıştırmak isterdim. Ama nafile.. Nedenini, nasılını bıraktım başkoydum bu yola!
Yaklaşık 7 aydır tatlı bir uğraş içindeyim. Hazırlık yaparak oyalanıyorum. Sabırsızlık, telaş, heyecan, endişe, mutluluk, hepsi birarada..
Annemin 'anne olunca görürsün' dediği kadar varmış.
Odası, kıyafetleri, banyosu, şampuanları kremleri herşeyi hazır. Geriye bekleyip görmek kaldı.