'Sadece en iyi arkadaşların kavga ettiğini söylerler.
Ama günün sonunda kavga, iki insanın egoları arasında dövüştür.
Çünkü insanlar, dürüst olarak birbirini anlayamaz.
Tüm hayatnı incinmeden yaşamak imkansız olabilir ama
sana yakın olan kimseleri incitme.
Ya da öyle düşünmüştüm'
İş arkadaşlarımın 4/3'ü beni sevmez.
Oysa 28 yılı hep sevilen en azından 'zararsız' bulunup, pek bulaşanı-sataşanı
olmayan bir insan olarak yaşamayı başardım. Peki 1 yılda işleri nasıl bu hale soktum acaba?
İlki. İş değiştirdim.
Yeni insanlar yeni yaklaşımlar demekti. Heralde ben pek yaklaşamadım.
Yeni insanlar yeni yaklaşımlar demekti. Heralde ben pek yaklaşamadım.
İkincisi. Çok kadınla çalışmak.
Sanırım günün yarısını hepimiz kardeşiz modunda geçirip, günün diğer yarısını sırtımızın arkasında taşıdığımız hançerleri birbirime saplamak için diş biliyoruz. Malesef kadınlara özgü bir ikiyüzlülük. Darılmaca, gücenmece yok.
Üçüncüsü. 'Herkes özünde iyidir' kuralından yola çıkarak, yapılanlara-söylenenlere uzun süre müsama gösterip, deyim yerindeyse rengimi belli etmeyip, kesin tavır oluşturamam.
Kendime karşı yeterince eleştirel oldum sanırım.
En son ilkokulda bir arkadaşımla küstüğümü hatırlıyorum.
Bi de şimdi. Komik gerçekten.
Yolda karşılaşıp kafaları çevirmek, hatta aynı alışveriş merkezinin kapısıdan arka arkaya girip, güvenlikten birlikte geçip hiç tanışmıyormuş gibi davranmak...
Ne bir 'iyi akşamlar', ne de soğuk bir gülümseme... Sanki hafızalarımızı aldırmış gibiyiz.
Peki hep böyle miydi?
Yok. O kadar karamsar değilim. Böyle değildi, ve gelecekte de böyle olmayacak.
Ayrıca hayatımda ilk kez dedikodusu yapılacak kadar kayda değer bulunuyorum:)
0 yorum:
Yorum Gönder