8 Mayıs 2009 Cuma

İki film birden, bir de
minik patikler!


Biri beni, diğeri de sevgiliyi mutlu etmek için yapılmış seçimlerdi.

Sonuçta ikimiz de aynı şeyden memnun olduk.

Kazanan Bride Wars oldu. Romantik komedi severin bir tuzağı olarak bakmayın bu yazıya.

Tamamen doğruyu söylüyorum.
Ayrıca ben de bir X-men severim. Ama bu filmin tamamen fiyasko olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Hugh Jackman'ın varlığı bile yetmedi filmi kurtarmaya.

Hatta film boyunca, şekil bir a'da gördüğünüz gibi kastıkça kastı Wolverine abimiz. Bi de arada 'Victooooor' diye bağırdı. Bizanslılarla savaşan bir Cüneyt Arkın edası buldum kendilerinde. Yani diyorum ki, logan'ı hafızası sıfırlanmış haliyle sevdim ben. Keşke hep öyle kalsaydı.

Beyim için filmi izlemek daha bir ızdırap vericiydi. 'ooof sıçmışlar, hem çizgi romanını bir okusaydın, hikaye böyle değil' zaten deyip, durdu.



Neyse gelelim diğer şahesere... Bride Wars, başta sıkıcı, sonra akıcı, çok sonra gözyaşartıcı bir film oldu benim için.

'Hayır biz kadınlar böyle değiliz' desem de pek inandırıcı olamadım. Ben bile inanmadım söylediğime.
Göründüğünden daha çok şey anlatıyordu film benim için.



Evlilik hayalleri, bir düğünü çocukken planlamaya başlamak, belki benim yaşadığım birşey değildi ama filmdeki dostluk tanıdıktı. Bizimkisi savaşsız, daimi bir barışla, bazen ufak kırgınlıklarla devam eden bir arkadaşlık.

Oyun oynadığım günleri de, ilk aşkımı da, öpüşmeyi bilmediğim, hatta bunu öğrenmekle değil, pratikle daha mükemmel bir hale getirebileceğimi bilmediğim günleri de bilen bir kişi.

Film, hayatımın en aptalca ayrıntılarını bilen o kişiyi hatırlattı. Şu sıralar metropol hayatına geri dönmeye hazırlanıyor. Bir de 'sıra dışı bir ilişkisi' var. Hamile kendisi.
Filmi seyrettikten sonra kilitli kutumda küçük bir yolculuk yaptım.

Kalplerle süslü, ayrı geçen yaz aylarında yazılmış mektuplar ve kimseye gösteremeyeceğimiz kadar utanç verici kokoş fotoğraflarımızı buldum. Bir de minik bir bebek patiği. Bandı yırtılmış, hediye kağıdında, hafif rengi solmuş öylece duruyor. Yakında sahibine kavuşacak.

Aznavur pasajından aldığımız o çorapları saklama görevi benimdi. O kadar sevimli bulmuştuk ki, amaçsızca almıştık onları. M, hatırlar mı bilmem ama ilk çocuğu olacak olana verilecekti sevimli çoraplar.

Küçüktük. Bebek sahibi olmak o kadar uzaktı ki, ben bunu ailede ilk bebeği olan kişiye veririz diye aklımdan geçirdim. 'Abime veririm' dedim kendi kendime ama yıllar geçti kimseye veremedim.

İyi de etmişim. Böylesi daha anlamlı oldu bence:)

2 yorum:

çakıltaş dedi ki...

nasıl hatırlamam unuturmuyum ama gerçek şu ki bu yazıyı okuyana kadar tamamen aklımdan çıkmış olduğunu farkettim...küçükmüşüz ama gerçekten çok anlamlıymış yaptığımız...
buarada birde ses kayıt kasetleri var hatırlatayım:)bilinçaltına itmiş olabilirsin belki...biri bulup dinleyecek diye ödüm kopuyo valla neyseki ilerleyen teknoloji imdadıma yetişiyo, bu zaman da kim kaset dinler di mi?
mektuplar, bir anıyı hatırlatacak güçte herhangibirşey...hiçbirine kıyamıyorum

özet: o filmi bulup izlemeliyim!

clementine dedi ki...

O ses kasetleri bende hala...
İmha etmedim yani, tehlike sürüyor:)