11 Mart 2009 Çarşamba

Kalbim bin parça...

.....tamam abartmayayım, iki parça.

Bugün evimizde temizlik günüydü. Ben işte, kociş işte, annem bizde ve tabiki rüzgar gibi hızlı emine abla da işinin başında. Kolay iş değil. Ivır zıvırımız çok. Sadece figürleri yerinden kaldırıp, bir raf silmek bile maharet ister.
Küçük ev kazaları kaçınılmazdır.
Ve ben gün her zaman ki ritüelimi gerçekleştirip, evi aradım. İşler nasıl gidiyor öğrenmek için.

Gayet iyiymiş, sadece bir kase ve duvarda asılı duran üçlü tabaklarımdan biri kırılmış. 'Küçük sakarlıklar işte' dedi telefondaki annem. İşte o an göğüsüme birşey saplandı.

Materyalist, eşya bağımlısı, bencil bir hödük olduğumu düşünmeyin ama o tabak benim için çok değerliydi. Maddi olarak değil, manevi olarak. Anısı olan eşyaları severim.

Evlendiğimde kendi özel eşyalarım dışında bana ailemin evini hatırlatacak ufak tefek şeyler aldım. Bu da onlardan biriydi. Eskiydi. Evimizin duvarlarında yıllarca sapa sağlam durmuştu.

Çoook üzüldüm. Neyse ki bin parçaya değil sadece iki parçaya bölünmüş... Yarın japon yapıştırıcısıyla onarmaya çalışacağım.


2 yorum:

moda tasarım stil dedi ki...

bende manevi değeri yüksek eşyalara çok önem veririm...
üzüldüm...

karameL dedi ki...

çok şirinmiş :/ geçmiş olsun..
tabi böle anısı ve manevi değeri olan eşyalar için geçerli sayılmaz belki ama ekseri ne zaman bişi kırılsa tuhaf şekilde mutlu olurum. nazar çıkar derler ya, onun gibi batıl bi inanış sanırım benimkisi de.
japon işe yarar umarım. selamlar..