4 Temmuz 2010 Pazar

Karşı pencere!


Alışkanlıklarımdan vazgeçememekle ilgili sorunlarım var.
Abartmıyorum. Eşyalara ve mekanlara olan bağımlılığımı hiçbir şekilde açıklayamıyorum.
Herşeyi biriktiren o yarı çatlaklardan değilim ama tekrar geri dönmeyeceğimi bildiğim bir yerden ayrılırken defalarca arkama dönüp bakarım. Hemen unutmayayım diye...
Bir de geri dönmek zorunda kaldığımız ya da yolumuzun düştüğü, anılarla dolu, eski mekanlar vardır.
Ben, çocukluğumun geçtiği sahil beldesindeki çakıl taşlı plaja her gittimde tuhaf oluyorum.
Çocukça konuşmalar, kumdan kaleler, ateş yakmalar, kayan yıldızla birlikte dilek tutmalar....
Etrafta hayalet avcısı olarak dolaşmak gibi... Sahil, aynı sahil, taşlar aynı taş, yolun kıvrımları bile aynı. Sanki müze ziyaretinde yakın tarihe şöyle bir göz atar gibi. Tanıdık birine rastlarsam bir de işte o zaman, zaman-mekan kavramını tamamen yitiririm.
Geçmişten biriyle gelecekte bir konuşma yapmak kadar korkunç bir an var mıdır?
Bu zamana ait olmayan hayaletlerin sohbeti sanki...
Sanırım bu duyguyu yaşamamak için takılı kalıyorum aynı yere. Kene gibi yapışıyorum. Kazık çakıyorum.
Neredeyse 20 yıl aynı evde yaşadıktan sonra,, evlenip bir sokak öteye taşınmak tam da bana göreydi.
3 yıl geçirdiğim o evden de ancak yine bir sokak uzaklaşabildim.
Şimde yeni evimin arka balkonundan eski evimin arka balkonuna doğru şöyle bir bakıp, eski beni görüyoru; Perdeyi çekiyor,, ışıkları kapatıyor. Uykusu var.İyi geceler..

0 yorum: