15 Aralık 2009 Salı

Çam sakızı çoban armağanı


Küçük hediyeleri, allayıp pullayıp kocaman bir arzu nesnesine dönüştüren mağazaların hastasıyım.

Misal, boyner, mudo, paşabahçe...

Küçücük birşey alırsınız... Kocaman bir paketle çıkarsınız mağazadan.

Hoş, gösterişli bir hediye paketinin içinden çıkan küçücük hediyenin yarattığı hayal kırıklığı da kendisinden büyüktür heralde... İçi seni, dışı beni yakar durumu.

Haftasonu ailemizin yeni evli çiftine ev hediyesi olarak seçtiğim 6'lı çerez takımı ve porselen sağanı alırken de bu hisse kapıldım işte.

Birbirinden alakasız bu iki şeyi öyle bir paketlediler ki, hediyeyi verirken aslında ne kadar küçük bir şey aldığımı anlatmaya çalışıp, şekilden şekile girdim.

Böyle durumlarda hediyeyi alan, paketi gerçekten açana kadar 'küçük' kelimesiyle mütevazilik yapmaya çalıştığınızı düşünür. Ama o paket açılır bir kere ve beklentisi büyük, kendisi küçük hediyecik ortaya çıkıverir.

Ama ne demişler, 'hediyenin büyüğü küçüğü olmaz'

Doğrudur, yerinde bir özlü sözdür.
Yine de o büyük paketler, farklı şeyler uyandırır zihinlerde...

0 yorum: