30 Aralık 2008 Salı

Spor salonu mu, perşembe pazarı mı?

Son zamanlarda bir arayış içindeyim... Üzerimde bir kararsızlık.
Zayıflamak için spor yapmalı mıyım, yapmamalıyım?

Benim buna ayıracak ne kadar vaktim var?
Kredi kartlarımın verdiği alarmı görmezden mi gelmeliyim?
Sonra soruları bir kenara bıraktım. Net bir şey vardı. O da zayıflamam gerektiğiydi. 1,5 yılda aldığım evlilik kilolarımdan -huzur ve mutluluk kilosu da diyebilirim- kurtulmalıyım.
Spor salonlarını araştırmaya başladım. Lush'tan alış veriş yaparken, bir form gördüm. Bizim evin civarında çok lüks bir tesis varmış. Doldurmakta bir sakınca görmedim. Keza 1 haftalık deneme süresi veriyorlarmış. Fikir edinirim diye diye düşündüm.
Neyse üzerinden 24 saat geçmeden bir satış temsilcisi tarafından arandım. Formda özellikle akşam saatlerinde aranmak istediğimi belirtmeme rağmen, günün en yoğun saatinde telefonum çaldı. Bu krizin ardından 2 gün sonraya randevulaştık. İş çıkışı tesise gittim. Yarım saat süreceğini düşündüğüm görüşme bir işkenceye dönüştü. Oysa sadece fikir almak istemiştim. Formlar doldurdum, tesisi baştan aşağı gezdim. Konu fiyatlara geldiğinde esir alındığımı fark ettim. Bana sundukları uçuk fiyat üzeründen pazarlığa bile girişmek istemedim. Zaten hemen karar verecek durumda da değildim. "Ne kadar veririsiniz" gibi, ciddi bir kuruma yakışmayacak ucuz pazarlık cümleleri kurmaya başladılar. "Eve gideyim, bir de eşime danışayım" dedim. Gel gör ki, müdürünü de yanına alan müşteri temsicisi, bu kez kayıt parası için eşimi nasıl ikna etmem gerektiği konusunda akıl vermeye başladı.
"Beyefendi ben izin almayacağım. Sonuçta gidip evime düşüneceğim" dedim. Adam tutturdu, "eşinizi telefonla arayalım" diye..
Bütün bunlar sürerken fiyat da yarı yarıya inmişti. Sadece "ben bir düşüneyim" sözüne yarıya indiler. Ama kredi kartımı almadan beni bırakmaya niyetleri yoktu.
"Ne düşüneceksiniz hanımefendi, fiyatı da indirdik. Yılbaşında büyük ikramiye mi çıkacak" deyince ben de film koptu. Kibarlığı elden bıraktım. Çok fazla sık boğaz ettiklerini belli ederek tesisi terk ettim. Yaklaşık 1,5 saatimi deli saçması bir işe harcamıştım. Eve vardıktan 5 dakika sonra telefonum çaldı. Bana önerdikleri fiyattan daha da indiklerini söylediler:)
İçimde azıcık var olan spor yapma hevesini de yok ettiler.
İsmini vermiyorum ama bahsettiğim kurum bazı insanların sırf prestij olsun diye gittikleri bir yer. Açıkçası "merdiven altı" spor salonlarının daha kaliteli olduklarını düşünüyorum artık. En azından müşteri temsilcileri bu kadar çiğ değildir.

"Siz ne kadar verebilirsiniz" gibi sorularla gerildim yani! Teselliyi Wii Fit'im de arayacağım.

29 Aralık 2008 Pazartesi

.....Ve İstanbul'a KaR yağdı!




Bu da oldu, sonunda İstanbul'a kar yağdı.


İşten eve dönerken, 2-3 gündür bize kar diye yutturmaya çalıştıkları yağmurdan bozma, biraz daha kıvamlı bir yağış vardı.


Metroya bindim. 5 dakika sonra Mecidiyeköy'de dışarı çıktığımda lapa lapa kar yağıyordu. Sanki mucizevi bir andı, şahaneydi.


İstanbul sevimli göründü gözüme... Yılbaşı gecesi de yağmasını umuyorum. Güzel olmaz mı yani?




28 Aralık 2008 Pazar

Issız Adam

İzlemeyeni, ya da hakkında bir şeyler duymayanı mı kaldı.
Issız Adam, Çağan Irmak'ın 2008'de bize armağan ettiği en son bomba oldu. Sevdim ya da sevmedim. Bilemiyorum. Önemli olan hepimize bazı şeyler anımsatması.
Mesela bana Beyoğlu'nun ne kadar güzel olduğunu, sevdiceğimin bize kazandırdığı 45'lik arşivinin ne kadar değerli olduğunu, geçmişi, sokak sokak gezmeyi, sahafları ve tabiki eski kitap kokusunu özlediğimi hatırlattı.
Her karede tanıdık bir şeyler vardı.
Kendimden değil de geçtiğim yerlerden ve bana hissettirdiklerinden bir şeyler buldum.
Filmde anlatılan aşk hikayesi beni pek bağlamadı aslında. Neyse, Issız adam bir fenomen oluverdi hayatımızda.
Tabi bir espiri konusu olması da kaçılmazdı. Dilimize doladık her türlü.

bobiler.org da ıssız adam 'saçmatüretmece şampiyonşip'i yapmış. Hoşuma gidenlerden ikisini seçtim.



Bir de Tayyip Erdoğan'lı versiyonu vardı ama bulamadım.
Devamı www.bobiler.org/ adresinde... Bir sürü var hepsi çok eğlenceli:)

25 Aralık 2008 Perşembe

Buzdan dünya...

Bu etkileyici manzara Çin'den. Olimpiyatlardaki gövde gösterisinin ardından daha mütevazisini beklemiyordum açıkçası.

Buzdan dev heykeller, Uluslararası Harbin Kar ve Buz festivali için. Bu yıl 25'incisi düzenlenen festival için heykeltıraşlar 24 metre yüksekliğinde en büyük buzdan Noel Baba heykelini de inşa etmişler.

Bence geneleksel Çin mimarisini yansıtan renkli binaların yanında Noel Baba biraz sönük kalmış. Sanatçıları etkileyen en olumsuz faktör ise küresel ısınma olmuş...Malum buzlar zaman zaman erimiş. Fazladan iş çıkarmış. Sonuç olarak, Çin bu yıl başardığı büyük tanıtım atağıyla bizim gidilesi yerler listemizde yerini aldı.


Fotoğraflar: Dailymail







24 Aralık 2008 Çarşamba

Karın yağacak olma ihtimalini sevdik!

İstanbul, ıslak... soğuk, çok soğuk...Bazen güneşli.... Çoğu zaman bulutlu, ama asla karlı değil. Az biraz çiseledi, tıpkı yağmur gibiydi. Sulu mu sulu.. Ahmak ıslatanından. Yağan o azıcık şey meteoroloji mühendislerini temize çıkarmayı başardı; 'Beklenen kar gelmişti'. Peeeh!Oysa ben bu sabah bambaşka bir İstanbul hayal etmiştim. En beyazından ağaçlar, direkler, arabalar... İşyerlerimizde ve evlerimizde mahsur kaldığımız 2003 kışından beri biz İstanbullular KaRa hasret kaldık. Umutlarım tükenmedi. İstanbul'da afete yol açmayacak naif bir kar yağışı bekliyorum.

Fotoğraf: Hürriyet

20 Aralık 2008 Cumartesi

Güzel video // Dayanamadım çaldım!!

Bunu simiole paris carnet'den buldum. Kendisi bir blog yazarı... Görüntü bir yana ben müziğe bayıldım.

Video'nun kaynağı ise,
K. from simge on Vimeo.

14 Aralık 2008 Pazar

Saçlarda taç modası!

Aksesuarlarin sahibi Nur Toktay... Atölyesinde hazırladığı envai çeşit modeli Istanbul'da sadece üç noktada satışa sunuyor. Bunlardan biri ECE SÜKAN Vintage. Ama illa alacağım diyorsanız, Ece Sükan'a ihtiyacınız yok. Ürünleri online olarak da sipariş edebiliyorsunuz.
Ürünlerin en büyük güzelliği yalnızca bir tane hazırlanması. Yani başına aynı kuşu kondurmuş kişilerle sokakta karşılaşmanız mümkün degil:)



13 Aralık 2008 Cumartesi

-Ciğerciköy'den geçer mi?


Yer, Taksim... Sarıyer durağında çevredekilere aldırış etmeden bekleyen kedicik gayet cool bir duruş sergiliyor. Öyle ki, banka oturmak isteyen teyzeler onu yerinden etmeyi başaramadı. Orda öylece ne kadar kaldı bilmem ama, onun görüntüsü İngiltere'de otobüsle seyahat eden kediciği aklıma getirdi. Ne var yani bizimkiler yapamaz mı??




12 Aralık 2008 Cuma

-Beautiful Stories For Ugly Children-